Aret Gıcır – Between Fire and Sword – TEXT

Aret Gıcır – Between Fire and Sword – TEXT

Aret Gıcır – Between Fire and Sword – TEXT 150 150 Öktem Aykut

Aret Gıcır
Between Fire and Sword

April 10 – May 9, 2015

Aret Gıcır’s second one-person exhibition, Between Fire and Sword, takes place at Öktem&Aykut from April 10th until May 9th, 2015. The opening is on Thursday, April 9th, at 18:30.

Its title inspired by the writer Zabel Yesayan’s depiction of the 1909 Cilicia massacres, Between Fire and Sword explores the irreversible rupture that took place in Anatolia one century ago. The artist attempts to approach the Catastrophe through the stories of Armenian women who struggled to protect their children, families, churches, schools and land by taking up arms and who resisted in order to stay alive in the period leading to 1915.

In his paintings, Gıcır abstracts once again the already isolated geography and people by displacing them onto different, estranged spaces. He also challenges the perpetual reproduction, through politics, art, literature and cinema, of images of Anatolia that have depicted it as a lonely, romantic, forlorn or static landscape since the late years of the Ottoman Empire and the early years of the Republic. Against recent revived attempts at resignification, Gıcır’s paintings suggest that such imaginaries of Anatolia lacked correspondence to reality in the first place.

The women whose stories and names are barely known except for the few photographs they have left behind and who are caught Between Fire and Sword (or in Armenian, Int Hur yev Int Sur), now stand suspended before us between, on the one hand, bearing witness, and on the other hand, the impossibility of witnessing. The paintings ultimately question whether it is indeed ever possible to depict the Catastrophe within the limits of the artist’s grasp, since, in the words of the novelist Hagop Oşagan, “The Catastrophe, immensurable yet at the same time peculiarly uniform, will always elude the artist who tries to penetrate it.”

/

Aret Gıcır’ın ikinci kişisel sergisi Ateş ve Kılıç Arasında, 10 Nisan – 9 Mayıs, 2015 tarihleri arasında Öktem&Aykut’ta. Açılış 9 Nisan Perşembe akşamı, 18.30’da.

Adını yazar Zabel Yesayan’ın 1909 Adana katliamı betimlemesinden alan sergi, Anadolu’da yüz yıl önce yaşanan ve geri dönüşü olmayan kopuşu irdeliyor. Gıcır, bu sergisinde; 1915’e kadar uzanan süreçte çocuklarını, ailelerini, kiliselerini, okullarını, topraklarını ve kendilerini silahlanarak korumaya çalışan, hayatta kalmak için direnen Ermeni kadınların hikâyelerinden yola çıkarak Felaket’e yaklaşmayı deniyor.

Sanatçı, resimlerinde; soyutlandırılmış coğrafyayı ve insanları farklı bir uzama taşıyıp yabancılaştırarak bir kez daha soyutluyor. Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana; siyaset, sanat, edebiyat ve sinema yoluyla sürekli yeniden üretilmiş olan yalnız, romantik, ıssız ve durağan Anadolu imgelerine karşı duruyor. Özellikle 90’lardan sonra tekrar türlü anlamlar yüklenmeye çalışılan Anadolu tahayyülünün aslında hiçbir zaman gerçek olmadığına işaret ediyor.

İsimleri ve hikayeleri çok az bilinen, geriye en fazla birkaç fotoğrafı kalmış, Ateş ve Kılıç Arasında (Ermenicesiyle Int Hur yev Int Sur) bu kadınlar, tanıklık ve tanıklığın imkânsızlığı arasında karşımıza çıkıyor. Resimler belki de, romancı Hagop Oşagan’ın “Hem uçsuz bucaksız, hem de tuhaf bir biçimde tekdüze olan Felaket, ona nüfuz etmeye yeltenen sanatçının kavrayışına sığmıyor” sözleriyle ifade ettiği gibi; sanatçının kavrayışının sınırlarıyla Felaket’e nüfuz etmenin mümkün olup olmadığını sorguluyor.