Samuel Laurence Cunnane
One eye looking at you one eye looking for you
November 18 – December 18, 2021
“My friend told me about this expression he heard where he’s from in Ireland to describe people who suffer from Amblyopia, colloquially known as a ‘lazy eye’; ‘they say that they have one eye looking at ya and one eye looking for ya’ he told me. Presumably meant in a derogatory sense, I actually thought it succinctly captured some thoughts I could never articulate; the feeling of looking at the world from a vantage point at once inside and out of it, an inability to triangulate experience in any fixed moment or the feeling of the overlapping and blurring and subsequent blind-spots from a field of view as witnessed by our eyes in the immediate overlaid with a scene from our minds eye, one borne of memory and the peripherals of consciousness. These plains collapse and flatten onto one another like a set piece made of cardboard cut outs. This simple line seemed to articulate the prying of memories or longings as they are woven through the fabric of the immediate, laid out in the shadows out of sight or on the outskirts of vision, obscuring like a gossamer over the real and concrete.”
The work in One eye looking at you one eye looking for you attempts to speak to these limitations of sight. Whether they are scenes from a contemporary housing development in progress with the chaotic tendrils of an unfinished building that echoes a series of portraits of a young woman who seems oblivious to the camera, the photographs witness and survey the patchwork materiality, but ultimately little more. Likewise in the video pieces in which figures can be seen regularly stepping from the lane to rummage in the undergrowth and thicket on the side as if something had been lost, or perhaps more to the point to become lost from the watchful gaze of the camera and into a liminal dark space outside of time.
/
“Bir arkadaşım İrlanda’dayken duyduğu ve halk arasında ‘göz tembelliği’ olarak bilinen ambliyopiden mustarip insanlar için kullanılan bir ifadeden bahsetti. ‘Bir gözü sana bakıyor, diğer gözü seni arıyor,’ dedi. Muhtemelen kötüleyici bir anlamda kullanılsa da bu tabirin asla kelimelere dökemediğim bazı düşünceleri az ve öz bir şekilde ifade ettiğini düşünüyorum: dünyaya hem içeride hem dışarıda konumlanan bir noktadan bakma duygusu, deneyimi herhangi bir anda nirengi yapmak; kesişme ve bulanıklık hisleri; gözlerimizin tanıklık ettiği alandaki kör noktaları hafızadan ve bilincin çeperlerinden doğan sahneler ile üst üste bindirmek… Bu uzamlar, kesilmiş karton parçalarından yapılmış birer set gibi çöküyor ve birbirlerinin üzerine yatarak düzleşiyorlar. Bu basit ifade görüşümüzün dışında veya çeperinde, gerçek ve somut olanın üzerine bir tül gibi serilen gölgelere gizli anıların veya özlemlerin ilmiklenmesini ifade ediyordu.”
Bir göz sana bakar bir göz seni arar’daki yapıt, görüşün söz konusu kısıtlamalarına değinmeye çalışıyor. İster inşaat hâlindeki bir site ve tamamlanmamış bir binanın dağınık filizleri, ister fotoğraf makinesinin farkında olmayan bir genç kadının portreleri olsun, bu fotoğraflar yamalı maddeselliğe tanıklık edip incelemenin de ötesinde bir işleve sahip. Benzer şekilde, videolardaki figürler de, düzenli olarak yoldan çıkıp bir şey kaybolmuş gibi veya daha spesifik bir amaçla, fotoğraf makinesinin dikkatli bakışından çıkıp zamanın dışındaki belli belirsiz karanlık uzamda kaybolmak için kenardaki ağaçlık ve çalılığı didik didik ediyor.